top of page

Lily-Rose Deep

lily rose deep

Dilara Kirmit

8 Ağu 2025

Paris’in sabahları vardır; hafif sisli, taze pişmiş kruvasan kokusunun Seine kıyısına karıştığı, adımların ritmini kahve fincanlarının tıkırtısının belirlediği… İşte Lily-Rose Depp’i gördüğünüzde o sabahları hatırlarsınız. O, bir bakıma şehrin ruhunu üzerinde taşıyan bir kadın; aynı anda hem zamansız hem de anın modasını yansıtan biri.

THAT GIRL!

Lily-Rose Depp

Fransız Zarafetinin 90’lar Ruhuyla Buluştuğu An


Paris’in sabahları vardır; hafif sisli, taze pişmiş kruvasan kokusunun Seine kıyısına karıştığı, adımların ritmini kahve fincanlarının tıkırtısının belirlediği… İşte Lily-Rose Depp’i gördüğünüzde o sabahları hatırlarsınız. O, bir bakıma şehrin ruhunu üzerinde taşıyan bir kadın; aynı anda hem zamansız hem de anın modasını yansıtan biri.


Çocukluk ve Aile Mirası

Lily-Rose Melody Depp, 27 Mayıs 1999’da Paris’te doğdu. Annesi, Fransız şarkıcı ve oyuncu Vanessa Paradis; babası ise Hollywood’un ikonik yıldızı Johnny Depp.

Küçük yaşta iki kültür arasında büyüdü. Paris’teki sanat dolu günleri, Los Angeles’ta setlerin ve kırmızı halıların büyüsüyle birleşti. Annesinden Fransız kadınlarının çabasız şıklığını, babasından ise özgür ruhlu bir yaratıcılığı miras aldı.


Çocukluğu, spot ışıklarının gölgesinde ama aynı zamanda iki güçlü sanatçının rehberliğinde geçti. Henüz 16 yaşındayken Chanel’in yüzü olarak Karl Lagerfeld’in ilham perilerinden biri oldu. Bu, onun moda dünyasındaki hızlı yükselişinin ilk adımıydı.


Başarılar ve Kariyer Yolculuğu

Lily-Rose, kariyerine moda ile başladı ama kendini yalnızca bir model olarak tanımlamadı. Chanel kampanyalarının yanı sıra The Dancer (2016) filmindeki performansıyla César Ödülleri’nde “En İyi Umut Vadeden Kadın Oyuncu” adaylığı aldı. Ardından Planetarium (2016), A Faithful Man (2018) ve Netflix dizisi The Idol (2023) gibi projelerde yer aldı.

Moda ve sinemayı birlikte yürütmesi, onu hem kırmızı halının hem de podyumun doğal sakinlerinden biri haline getirdi.

Paris–Hollywood Dengesi

Bugün, Lily-Rose’un hayatı iki şehir arasında geçiyor. Paris’te ailesi ve moda haftaları için zaman geçirirken, Los Angeles’ta oyunculuk projelerine odaklanıyor. Bu çift şehirli yaşam, onun hem Avrupa’nın sofistike zarafetini hem de Hollywood’un enerjik özgürlüğünü taşımasını sağlıyor.


Modaya Bakışı: Anlık İlham, Zamansız Tavır

Lily-Rose’un moda anlayışı, koleksiyonlardan çok anılara dayanıyor gibi. Gardırobundaki her parçanın bir hikâyesi var; kimi annesi Vanessa Paradis’nin gençliğinde giydiği bir Chanel ceketten, kimi babasının konserlerinden esinlenmiş bir deri ceketten geliyor.

Onu podyumda gördüğünüzde markaların elçisi, Paris sokaklarında gördüğünüzde ise kendi hikâyesinin başrolü. Moda, onun için bir “maskelenme” değil; aksine, en çıplak halini ifade etme biçimi.


Stil Dili: 90’lar Minimalizmi ve Fransız Feminenliği

Lily-Rose’un stilinde iki kelime her şeyi özetliyor: “Çabasız şıklık.” Düşük belli jeanler, bedeni saran ince askılı elbiseler, mini etekler… Ama hepsi, fazladan hiçbir ayrıntıya ihtiyaç duymayan parçalar.

Sokakta onu, dar bir beyaz atlet ve vintage Levi’s ile görürsünüz; kırmızı halıda ise saten bir Chanel elbisenin içinde, zarafetin modern tanımı olur. Ayakkabı seçimleri de stilini yansıtıyor: Paris’in kaldırım taşlarında kitten heel topuklular, akşam davetlerinde ise zarif stiletto’lar.

Aksesuar konusunda ise minimalist ama seçici: ince altın kolyeler, küçük halka küpeler, siyah mini omuz çantaları…

Lily-Rose’un stilinde üç temel kod var:

• 90’lar esintisi: Düşük belli jeanler, mini etekler, ince askılı elbiseler.• Paris feminenliği: Zarif kitten heel topuklular, altın zincir kolyeler, küçük omuz çantaları.

• Doğal cazibe: Abartısız makyaj, özgürce dalgalanmış saçlar.


Güzellik ve Bakım Rutinleri: Işıltılı Cildin Sırrı

Lily-Rose, güzellik anlayışında da “less is more” felsefesini benimsemiş. Makyajı genellikle taze bir ten, hafif eyeliner ve parlak dudaklardan oluşuyor. Kapatıcıyı yalnızca ihtiyaç duyduğu bölgelerde kullanıyor, böylece cildinin doğal ışıltısını saklamıyor.

Bakım rutininin merkezinde nem var. Hafif dokulu nemlendiriciler, termal su spreyleri ve jojoba yağı onun favorileri. Saç bakımında ise doğal dalgalarını korumak için ısı kullanımını sınırlıyor, haftada bir besleyici maske uyguluyor.

Formunu korumak için Pilates ve hafif tempolu yürüyüşleri tercih ediyor. Beslenmesinde ise Paris kafelerinin tatlı kaçamaklarını, taze sebze ve smoothie’lerle dengeliyor.


Sokakta dar bir atlet ve vintage Levi’s ile görürsünüz; kırmızı halıda ise Chanel saten bir elbiseyle… Her iki hâlinde de stilinin merkezinde “çabasız şıklık” vardır.

O Neden “That Girl”?

Çünkü onun “That Girl” enerjisi yalnızca giydiklerinden gelmiyor; yaşama biçiminden geliyor. Kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmıyor, doğal tavrı ve özgüveniyle tüm bakışları üzerine çekiyor. Sabah kahvesini alıp köpeğiyle yürüyüşe çıkarken de, Chanel defilesinde başrol oynarken de aynı Lily-Rose Depp’i görüyorsunuz: zamansız, özgün ve hafif gizemli.

Lily-Rose, bize şunu hatırlatıyor: Gerçek stil, modayı takip etmek değil; modanın seni takip etmesini sağlamaktır.


Dilara Kırmıt’ın Yorumu

“Lily-Rose, bana göre ‘That Girl’ tanımının en tehlikeli versiyonu. Çünkü onun çekiciliği gürültüyle değil, sessizlikle geliyor. Ne yaptığını bağırmıyor; o sadece yapıyor. Gardırobunda bir Chanel elbise de var, annesinden kalma bir jean de… Ve ikisini aynı özgüvenle taşıyor. Onu izlerken fark ediyorsunuz ki, ‘That Girl’ olmak aslında herkesin gözüne sokmak değil; insanların gözünü üzerinden alamamasını sağlamak. Lily-Rose’un gücü de tam burada.”


The Idol dizisinde Jocelyn karakterine büründüğünde, aslında sadece bir rol yapmıyordu; kendi enerjisinin karanlık, provokatif tarafını da izleyiciye gösteriyordu. Jocelyn’in kırılgan ama aynı zamanda manipülatif, baştan çıkarıcı ve sınırları zorlayan hali, Lily’nin gerçek hayatta taşıdığı “sessiz güç”le birleşti. Sanki Jocelyn, Lily’nin bambaşka bir evrende yaşayan, daha sert ve daha vahşi versiyonuydu. Bu yüzden izlerken rol ile oyuncu arasındaki çizgi bulanıklaşıyordu.


Onu kimler örnek almalı? Gardırobunda markalar olsa da hâlâ “kendini” giyinmek isteyen kadınlar… Tek bir şehir ya da tek bir kimlikle sınırlı kalmayanlar… Çabasız şıklığı, ince bir feminenlikle harmanlamak isteyen herkes, Lily-Rose’un yolundan çok şey öğrenebilir. Çünkü onun stili sadece kıyafetlerle değil, yaşama biçimiyle giyiliyor.”



Dilara KIRMIT

©2022, The Most Reserve tarafından kurulmuştur.

bottom of page